Puslu kıtalar atlasına bakıp
Şu an nerede olduğunu kestirmeye çalışıyorum
Göründüğü kadar zeki olmadığını bilen her kişi kadar
Saçmalama oranı yüksek bir yaz(g)ıyla seslenmek istiyorum adına
Han'ın kapısı kapanalı neredeyse yüzyıl geçmiş
Olduğum şeylerin sureti farklı gibi
Aslı olmalı herkesin
Gibilerini koy sepetine adam gibi
Ve karar verdim
Artık gibi'sin sadece
O gibi
Şuh gibi
Mavi gözlü kıvırcık etekli
Zengin züppenin koynundayken narin topların
Ellerinle pas ver gelecekteki düşlerine
Herhangi bir otobüs durağında
Ya da metronun ücra peronunda karşılaşamayacak olmanın verdiği
Bilinçli adımlarla basıyorum akbili gerekli alana
Eskisinden çok yürüyorum
Motor üzerinde dolaşırken kıçın
Ayaklarım yeşil gözlerime tekmeler atıyor
Saçlarımı koparıp tellerini yola döşüyorum
Delirmek istiyorum bir sokağında şehrin
Üst motorları bağırtmaya geçeceğin günü sabırla beklerken
Hep motorken ruhun
Hızlıyken
Arsızken
Hararetlenirdi minik kaplumbağam
Şimdi çalsın fonda şarkılarımız
İsmail Yk'dan geliyor sana
Haydi yavrum bas gaza
Bana eşlik etsin mongollar
Çığırayım Dinazor Taşşaa
Ellerimize kazıyacağımız şeyleri
Şimdi götlerimize kazısak
Estireceği hava gazın kokusunu bastırmaya yeter mi?
Bir kilo pastırma kaç lira sahi
Kokusu kaç günde çıkar
Senin ayakların kaç günde kokacak
Çürümüş etlerine ne zaman tecavüz edecek güzelim böcekler
Söyle ruhum
Anlat olanları
Ve haykır!
Bir kibrit aleviyle yaktığın evin önünde haykırırken
Konuşun odalar
Susmayın kapılar
Çerçevenin dili sustur güzelliğini,
Dök içini sende hoyrat gecelerinde aşkın
Kanatlarını aç ey tuvaldeki melek
İçinde su olan kadehi kaldır ve yine iyi dileklerini sun dünyana
Sarhoş ol bir fahişe gibi koynunda
Köpüklerini akıt iri memelerine okyanusun
Ve unut nasıldı elleri
Gibileri katlet, keşkeleri karıncala
Ve unut neler söylediğini
Kendi anlattıklarını da
Savaşacak dermanı kalmadı gecenin
Bir kurt gibi uluyarak seviş günışığıyla
Geçsin zaman.
Üç yüz altmış beş günü altı saati ömrün
Bitsin.
Üç nokta
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder