29 Eylül 2009 Salı

en büyük düşün baskınla düşürülmesi...

Kor bir el rüyaya düşer. Yakar ortalığı. Tozu dumana katar. Sürükler. Nefessiz bırakır.
Beyin oyunlarını oynarken, rüyada olmanın verdiği bilinç ve cesaretle serbest kalmış tercihler.. Hayata not edilen en büyük hayal.. İyi ki öyle kalmış. Öyle olduğu için rüya imiş, olmaması doğru olanmış. Pek korktum. Uyandığımda en derininden oflar çektim. Kimi zaman gözler sıkıca yumulur, rüyaya kaldığı yerden devam etmeye çalışır kişi. Böylesi gelince; biraz şaşkınlık, çokça merak, aşırı korku egemen olduğunda... Kararsızlık anında dönüş kapısı kapanır.

Sonunu göremedim. Tahminler başlasın.

27 Eylül 2009 Pazar

Mavi ojeli kadın, kahve köpüğü gözlü adam ve bir kaplumbağa

Edebiyat yapma kaygısından asıl düşünceleri kaçırıyorum çoğu kez. Onu da iyi yapıp yapamadığımı bilemiyorum. Sahi neyi tam anlamıyla bildiğimizi iddia edebiliriz ki. Her şey zamanla şekil ve isim değiştiriyor. Eleştiri kaynağının sahip olduğu değerlere göre başkaca anlamlandırılabiliyor her sonuç. Öyleyse ne doğru tektir ne de yanlışlar. Kimse, hiçbir duygu, muazzam düşünüşler, ne de bir elma. Aldanmamak gerek.

Kafası karışık mavi ojeli kadın tırnak etlerine bakıp bunu düşündü. Kahve köpüğü gözlü adamın gelmesini beklerken. Onun gibi bekleyenlerin birileri gelmişti. Armut kafalı adam, üzüm gözlü hatun, çarpık burunlu kaptan, arabası bozuk tamirci. O da gelecekti. Öyle demişti telefonda. Gelir miydi? Gelmese ne olurdu sanki? Gelmemesini düşündü. Kaplumbağasını öptü.

Yavaşça geri götürdü düşüncelerini. Duygu hanesinde yer eden en geniş hayallerini bir bir çıkarıp okşadı. Tam yettiğini düşündüğünde, yarım kaldığını hissetti. Bir geriye gitti. En geridekiler en güzelleri ancak en yalancılarıydı. Yalanların sarmalayan, ısıtan kollarına bıraktı. Kandırılma duygusunu öteledi. Yalanın gerçekçiliğinde bir ileri bir geri sallandı. Salıncaktan düşmemek ya da aşırı hızlanmamak için arada uzun bacaklarını yere sürterek; bir ileri bir geri. Çok ileri, dur orada.

Mavi eldivenini çantadan çıkarıp eline geçirdiği an başkalaştı. Artık mavinin kendisi gibi hissediyordu kendini. Yıkılmazlığı ve aldırmazlığı giymişti. Özgürleştiğini düşündü. Sorun sadece onun durduğu yerle alakalı idi. Merdivenin altından çok sular geçti. Onlar uğursuz muydu, pis miydi? Kimine göre öyle, kimineyse billur.

10 Eylül 2009 Perşembe

muhtemel 2009 raporu

2009 felaketler yılı olarak merhaba dedi. Nedense şaşmadı ve ısrarla kötü gitmeye devam ediyor. Güzelliklerden çok acıyı, nefreti hatırlatan olaylar kaldı zihnimde. Yıl sonuna kadar onlarcası birikir diye endişe içindeyim. Aklıma gelenleri yazayım dedim bende. Bakalım daha neler olacak.

Yılbaşı gecesi evde toplanan bir grup genç doğalgaz zehirlenmesi nedeniyle yaşamını yitirdi. Yetkililer suçu eski doğalgaz borusuna attı. Çıplaktılar dediler, çocuklarınızı sağa sola gönderirken dikkat edin dediler...

Taksim'de sinema önünde bekleyen genç kızın tepesine çerçeve indi. Neyse ki yaşamı sonlanmadı genç kızın. Kaza!! sonrası beyin fonksiyonları zarara uğradığı için yürüme güçlüğü yaşıyor, konuşma zorlukları, fiziksel yetersizlik gibi şikayetleri var... Fakat çerçevesi güvenlik önlemi alınmadan yerleştirilen bina hala en işlek ticaret merkezi olmayı sürdürüyor. Durumdan hafif cezai sıyrıklarla kurtuldu...

Bir baş bedenden ayrıldı. Çöpe atıldı. Aman anneler babalar kızlarınıza sahip çıkın olayın özeti haline getirildi. Baba medya tarafından parça parça kullanılıp çöpe atılırken, bilmem kaçıncı gündür hala aramalarına devam eden yetkililer sonuca yaklaştıkları konusunda ısrarcı... Evet katilin kim olduğunu biliyorlar. Çember daralmış. Daralıyor. Daral... Dar... Tıp!

Küçük bir kız çocuğunun ihbarı üzerine yakalan 50 yaş üstü sapık amcanın evi arandı. 250'ye yakın çocuk pornosu tespit edildi. Gözaltına alınan amca karakola götürülüp, kenarda sessizce beklerken "polisin bir anlık dikkatsizliğinden faydalanarak" 3. kattan aşağıya atladı.

Taksim'de bir turist bir lira vermediği için katledildi. Zanlı "Bugün canım bir Hristiyan öldürmek istedi, o nedenle yaptım" dedi. Bazı kendini dinsever zannedenler tarafından korunup, kollanmayı bekliyor...

Yağmur yağdı. Seller aktı. Şu an itibariyle 31 kişi artık nefes almıyor. Evi yıkılanlar, maddi kayıp yaşayanlar ve daha kötülerine Arap afet yetkilileri herşeyin geçeceğini fısıldıyor.

Olması olası olanları da yazalım da tam olsun bari!

Muhakkak olacakları...

Yılbaşı akşamı alınacak bütün güvenlik önlemlerine rağmen Taksim Meydanı yine ve yeniden sapıkların eğlence merkezi haline gelecek. Polis sayısı yine yetersiz olacak. Genç kadınlar arada tecavüz tehlikesi atlatacak. Önlem olarak önceden namuslu yurttaşların orada işi olmaz denilecek...

Gökten üç kurşun yağacak. Yönü, kimi belli olmayacak. Sadece ölenin adını bileceğiz.

Bir travesti cesedi çöplükte yanmış vaziyette bulunacak. Haberimiz bile olmayacak.

Cinnet getiren bir baba, evine hiç getirmediği mutluluğun hesabını önce ailesi, sonra kendi üzerinden ücretlendirecek...

Emeklilik yaşı 80'e çıkarılacak. Mezarda emeklilik hayali gerçek olacak. İlaç, maaş olarak gelmeyen destek mezartaşı ile ödenmiş olunacak.

Bir turist kadın yalnızca gülümsediği için erkeğe davetiye yollamış olacak.

Bit yazı.

.!

4 Eylül 2009 Cuma

Todo Sobre Mi Madre


"A todas las actrices que han hecho de actrices,
a todas las mujeres que actuan, a los hombres que
actuan y se convierten en mujeres, a todas las
personas que quieren ser madres. A mi madre.

Por orden de aparicion"

1 Eylül 2009 Salı

yekeke numooo yeke yekeeee!

Akıl Tohumlarının Güçsüzlüğü Adına!!!

Seksenlerin posterlerinin de kralı vardı. Biri "Peşin Satan ile Veresiye Veren", diğeri ise Ağlayan Çocuk posterleriydi. Her ikisi de konumunu günümüzde korumaktalar. O dönem bütün esnafların, bakkaların eksik etmediği o iki posteri bugün de aynı şevkle asan insanlar mevcut. Çelik kasasının yanına kurulmuş, karnı tok sırtı pek, etine dolgun bir tüccar purosunu içip keyifle gülümsüyor. Diğer yanda dili damağı kurumuş, borç senetleri sağa sola savrulmuş yoksulum esnafım var. Kocaman bir mesaj yazıyor, insanlar anlamıştır gerçi ama biz yine de yazalım mantığının örneği. Peşin satan (Evet aslında biraz da şeytan), veresiye veren...

Döneminde unutulmaz olan, hatta yaratıcı sayılabilecek bu postere gün itibariyle gülümseyerek bakarken.... Nereden çıktınız siz diyorum... Yaratıcılıkta adım adım ilerlediğimizin göstergesi.... Aynı mantıkla biri tok diğeri fakir iki çiftçi. Altlarında kocaman yazılanlara dikkat edelim lütfen...

TOPRAK ANALİZİNİ YAPTIRAN

TOPRAK ANALİZİNİ YAPTIRMAYAN

Evet. Böyle gelmiş böyle gidecek... korkarım valla diyen, felaketimizi önceden sezmiş olsa gerek. Birşey anlatmak isterseniz lütfen siz de bu yöntemi deneyiniz. Ya biz herşeyi böyle anlamaya alıştık ya da bizi hala ahmak zannediyorlar. En güzeli düşünmeyelim iyisimi her merakımızı, her derdimizi, her aktarımımızı bu yöntemle yapalım. Yüzde yüz verim alacağımız garantidir. Benim reklamcım da işini bilir memleketimde kardeşim. Ne sandınız?