28 Ekim 2010 Perşembe

Bekleme Odasında İki Kişi

Uzun zamandır hiç olmadığımız kadar yakınız birbirimize. Günler içinde biriktirdiğimiz sorunlu taraflarımızı havalandırıp, tek başımıza temizleyemediklerimize leke çıkarıcı olma halindeyiz. Ellerimizde karanfil kokulularımız. İki kadın çekiştiriyoruz ucundan ötesinden kirli çamaşırlarımızı.

Kırmızı koltukta serilmişken boylu boyunca, gözümüz kitaplığa kaçıveriyor. Bir oyun oynayalım mı diyorum. Hiç okumadığımız bir kitabı alıp rastgele bir sayfayı açalım. Oradaki gizli mesajı hayatımıza adapte edelim. Bakalım ne diyecek bize? Radyodan sıradaki şarkıyı diler gibi. Yüz kuruşluk cikletten medet umar tavırla. Biraz da edebi hayalcilik kaygısıyla. Belli ya çözememişiz. Neyse haydi alalım kitabı. O doğruyu söyler elbette.

Ve tesadüfün böylesi! Denk gelen sayfadaki kadın birine sitem ediyor. Karakterle aynı ismi taşıyorum. Olayın muhatabı gibi geriliyor sinirlerim. Yüksek sesle tekrarlıyorum cümleleri. Alkışlarla yaşıyor kimi bense oyunlarla!

Kısa sürüyor sevdası. Kapatıp yerine koyuyoruz kitabı. Karşı balkonda oturan yaşlı teyzeyi görüyoruz. Gözlerini bir noktaya sabitlemiş. Gözler gibi değil, birini bekler gibi hiç değil. Gelmeyeceklerine emin. Sadece bakıyor. Baktığı yönde ne görüyor bilinmez.

Bayram. Sömürüye açık zaman aralığı. Neyse ki kentin gözde şeker firması konuyu haddinden fazla malzeme ettiği için tekrar tekrar teyzelerin yalnız bekleyişlerini gözümüze sokmuyorlar. Toplu bekleyişler görüyoruz. Sadece bayramda değil, hep bekliyor o teyzeler. Bedenlerimiz eskidiğinde bizim de bekleyeceğimiz gibi. Kâh ölümü kâh eşi dostu. Bekleme odasında olduğumuzu unutuyoruz. Aslında doğumumuzdan itibaren yalnızca dönüş yoluna çıkacağımız anın gelmesini bekliyoruz. Kimi zaman korku, kimi zaman kabulle.

Beklemek güzel o nedenle. Uzun beklemeler diliyorum kendime ve sevdiklerime.

Hüzün çöküyor. Aradan elli yıl geçince kırmızı koltukta yalnız mı oturuyor olacağız? Karanfil kokuluları bırakıp ektiğimiz karanfil çiçeklerine mi bakacağız? Kitap okumak istediğimizde gözümüz görebilecek mi? Beklemek güzel. Kötü olan yalnız beklemek.

Huzur evindeydik bir gün. Aklımda kalan onca şey var ama en çok içimi acıtan şu konuşma olmuştu. Herkes evli olup olmadığımı soruyordu. Yok değilim diyordum. "Evlenirsen aklında olsun, çok fazla çocuk doğur." dedi teyzelerden biri. Doğur ki biri bakmazsa diğeri bakar diye öğütledi. Kenarda oturan amcalardan biri kızdı teyzenin sözlerine, başta ses etmedi. Teyze devam etti; "Benim iki tane var bana bakmadılar. Çok doğur ki biri bakmazsa diğeri bakar." Amca acı acı gülümsedi. Acı gülümseme neymiş ben o gün gördüm. "Bende beş tane var. Sayıyla değil hayırla olur bu iş. Gönlünde varsa bir tanesi yeter. Evlat olsun. İti herkes doğurur." dedi.

Herkes birinin evladı ama ortalık it dolu. Nasıl olacak şimdi?

Bekçilik eden biri gerek. Çöpçüler kör olası kalsın, bekçiler nöbette.

Neyse biz sohbetimize devam edelim. Yağmur sesi eşlik etsin en iyisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder