25 Ekim 2010 Pazartesi

Çek elini kazanımdan!


Çorbanın her türlüsünü pek severim. Kelledir, işkembedir affetmem. Kesme aşı, şehriyesi, domatesi, yaylası olsun günün herhangi saati en az üç kase tüketmeye meyilli çorba sevdalısıyım. Elimden geldiğince ve yiyenlerin yalancılığını üstlenircesine iddia edebilirim ki muhteşem çorbalara imza atmışlığım vardır. Üşenmem kaynatıveririm mutfaktaki malzemeler elverdiğince. Adının ne olduğunun önemi yoktur çoğu kez. Çorbadır. Şükran sunulasıdır.

İyi de Ey hayat...

Güzel hayat!

Lan hayat!!

Neden her zaman çorba gibi karışıksın bana? Sulu şeyleri severim ben. Neden katı kurallarınla soframın kenarını eşeliyorsun?

Bok çukurunda kaynattığın lezzetli gıdalarını sun sevdalılarına. Afiyet olsun. Baldır şekerdir der geçerim de..

Uzak dur kazanımdan! Bırak cadı gibi atayım içine lama tırnağını ve büyüsüne inandığım ne varsa. Yemek isteyen soframa kurulsun. Lezzetine inanmayan senin sofrana savrulsun.

Bak hayat...
Sana iki çift lafım var: koskoca hayatsın, paran var, ömrün var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana çorbayla oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta çorbasız, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmaz? Sen değil misin işkembeye bile acımayan, bir damlacık sarmısağı çok gören? Anlamıyor musun hayat, bu çocuklar çorbayı seviyor! Ama ben boşuna konuşuyorum... Çorbayı tanımayan adama çorba sevgisini anlatmaya çalışıyorum... Sen büyük patron, milyarder, fabrikalar sahibi Saim bey... Sen mi büyüksün? Hayır! Ben büyüğüm yani Emel Usta. Sen benim kazanımın yanımda bir hiçsin! Anlıyor musun? Bir hiç! Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil; ne kazanıma ne de tariflerime hiçbir şey yapamayacaksın! Yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi. Çünkü biz birbirimize kuru bakliyatla değil, tarhana çorbasıyla bağlıyız. Bizler birbirimizi seviyoruz. Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz. Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun? Dokunma artık aileme! Dokunma soframdakilere! Dokunma baharatlarıma! Dokunma erişteme! Eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, Emel Usta, hiç düşünmeden atar kaynatırım kazanımda seni! Anlıyor musun? Atarım ve dönüp tuzuna bakmam bile!!

1 yorum: