30 Ekim 2010 Cumartesi

"Aramızda sessiz olmayı beceremeyen bir gerizekâlı var. "


Geçen gün Ankara'da yaşanan olaydan haberdar mısınız bilmiyorum. Minibüste yaşlı bir kadına yerini vermeyip, genç bir kıza yerini sunan yolcu cinayete kurban gitmişti. İki maganda; onlar yurdumuzda cengâverler, mahallenin bitirim delikanlıları, namus bekçileri olarak anılıyorlar ya genelde, düzene uymadığına inandıkları, kural ihlali var dedikleri anlarda kendi yasalarını sergileyebiliyorlar. Olay cinayetle sonlanmadığında genelde haklı da çıkıyorlar. Küfrediyorlar, bir nevi şehrimizin gizli kolluk kuvvetleri gibi erkeklik kitaplarında yazan maddelere göre ceza veriyorlar. Tüm ülke sınırları bunun gibi adamlarla dolu yazık ki. Toplu taşıma araçlarında, sokaklarda, işyerlerimizde sıklıkla karşılaşıyoruz böyle tiplerle. Sıkıntılarını cümleyle ifade edemeyen, yazık insanlar olarak tanımlayabiliyorum. Müdahale şansımız var mı peki? İnsanlar genelde tepki çekerim, dayak yerim diyerek susup oturuyorlar yerlerinde. Kimi zaman haklı olduğunuz durumlarda böyle insanlarla karşılaşıyor ve kibarca uyarmaya çalışıyorsunuz. Yine haksız olmaktan kurtulamıyorsunuz.

Şimdi buradan benzer gördüğüm insanlara geçiyorum. Bugün hava pek güzeldi. Sonrasında kendimizi sahile atmadan önce sinemaya gidelim demiştik. "Çoğunluk" filmine gitmeyi planlıyorduk. Türk filmlerini tercih edip, kötü çıkması halinde canımız çok sıkıldığı için şansımızı başka filmde kullanalım dedik. "The Last Exorcism" adlı filmi izlemek için koltuklarımıza kurulduk. Filmi izleyebildiğim ölçüde sevmedim. Bu filmi izlemek için sinemaya giderseniz, tercihinizi başka filmden yana kullanıp hemen vazgeçin diye öneride bulunabilirim. Dediğim gibi yalnızca bir öneri. Tamam bende çok şey beklemiyordum ama bu kadar kötüsünü de değil.

Neyse konu film değil. Efendim fragmanlarımızı izledik. Sesimizi çıkarmıyoruz. Merakla bekliyoruz. Korku filmi olduğu için ufaktan kıpırdanmalar var bedende yalnızca. Film başlıyor. Üç dakika geçmemiş henüz. İçeriye elinde patlamış mısırlarıyla bir teyze giriyor. Arka sıralara doğru güçlü adımlarla ilerliyor. Bildiğin teyze. Bunun dakikada yetmiş kelime söyleme kapasitesi var. Geç kalmış üstelik. Film de başlamış. Muhtemelen neden geç kaldığını anlatacak derken... Oturmadan konuşmaya başlıyor. Diğer teyze bir şey söylüyor. Cevaplama öncesi bir nefes aralığı. Bildiğin sohbete girişiyorlar. Olur susar diyoruz. Bu arada dakika altı olmuyor. Ben tabii sinirlenip derin nefes almalarıma başlayıp, kafamı uzatıp, teyzelere bakışlar atıyorum. Sus diyemiyorum. Neden derseniz pek gür bir sesim vardır. Diğer insanları rahatsız ederim diye korkuyorum. Belki sadece ben rahatsız oluyorumdur diye arkadaşıma bakıyorum. Arkadaşım teyzelere bakıyor. Ohh şükür susuyorlar. Filmin ilk on beş dakikasını tekrar konuşup filmi bölerler mi diye endişeyle izliyorum. İlk yarı biter bitmez ışıklar yanıyor. Teyzeler sohbete kaldıkları yerden devam. Zaten filmi ellerindeki patlamış mısırları katur kutur yiyerek izliyor olmaları bile yeterince rahatsız ediciyken susmalarına şükranla bakmıştık. Ara onlar için verilmiş gibi içlerini dökebilsinler diye dua ediyorum.

İkinci yarı başlıyor. Teyzelerde ses yok. Mutluluk budur arkadaşım. Tamam film çok kötü ama emek verilmiş. Korku filmi izliyor gibi değiliz. Bildiğin sessizce filmimize devam edebildiğimiz için mutluyuz. Ve yine bu sefer saldırı teyzelerden değil, tam ön sırada oturan sarışın hatundan geliyor. Cep telefonunu çıkarmış, sanırım mesaj çekiyor. Aydınlandığının farkında, edepsizliğinin farkında neyse ki, eliyle kapatmaya çalışıyor. Yok! Ön sırada ilahi ışıldama yansıtan bir cep telefonu. Mesaj geliyor, yanıyor. Cevap gidiyor yanıyor. Hatun derdini üç mesajda anlattı sanırım. Işık kayboluyor. Sırtına bakıyorum. Orda bir salak insan oturuyor diyorum içimden.

Delireceğim bir gün. Sinema salonu dolu olduğunda korkar oldum. Biliyorum, uyardığınızda sanki kusurları yokmuş gibi davranıp, sizden daha gür sesle vızıldayıp daha da rahatsız ecidi hale sokabiliyorlar durumu. Bu esnada ön sırada ya da gerilerde sesi hiç işitmeyen insanların gözünde ses çıkaran kişilere siz de ekleniyorsunuz. Kim neyin ne olduğunu anlamadan ortalık karmakarışık oluyor. Önlerden biri arkadaşlar film izliyoruz diye bağırıyor. Azarı size de bölüştürüyor.

Çözüm düşünüyorum. Koltuklarımızın yerini öyle böyle kendimiz bulabiliyoruz ya nasılsa. Her seansta bir görevli olsa, konuşanı dışarı atsalar nasıl olur? Olmaz mı? Ya da salonda ses algılayıcı bir başka cihaz olsa... Ekstra gürültü olduğunda perdede bir yazı belirse;

"Aramızda sessiz olmayı beceremeyen bir gerizekâlı var. "

Neredeyse her tarafımızda uymamız gereken kurallar asılıdır. Sigara içme, yüksek sesle konuşma, şoförle konuşma, telefonla konuşma, radyasyon tehlikesi, sarı çizgiyi geçme, dikkat, hede hödöö

Film başlamadan önce; değerli misafirlerimiz lütfen cep telefonlarınızı kapatın. Film başlıyor... demenin yanında, sinema salonlarının tümüne uyulması gereken kurallar asılsın. Yasaklar muhakkak tepki doğurur. Bende karşı çıkarım çoğuna ama eften püftenine bile alışmışken bunu çok görmeyin. Yoksa elime bir sprey alıp görev bilinciyle sinema salonlarına dalacağımdan korkuyorum.

Bir sinema salonunun önünde muhtemelen şunlarla karşılaşbilirsiniz yakın zamanda. Kendimi ihbar ediyorum suçu işlemeden. Yazacağım!!

"Film değerlendirmelerinizi filmden sonra yapınız!" - Bu entellere
"Blowjob yaparken konuşmayınız" Gidecek bir evi olmayanlara
"Sessizce filmini izle gerizekalı" Konuşan herkese

Sinemaya neden gidilmiyoru tartışan arkadaşlarım, filmler üzerinden değerlendirmeler yaparak halkımızın film kültürüne sahip olmayışından yakınırlar. Oysa en önemli etken şu kanımca. Bizde herkes yazar, herkes şair, herkes yönetmendir. Herkesin anlatacağı öykü vardır. Dinlemeyi bilmeyen insanlarımız çoktur. Başkasının anlattığını dinlemeye tahammülü olmayan adam nasıl susacak. İlk önce yapılması gereken, birşey bilmediğini yüzüne vurmaktır. Ahmak olanın gözüne sokman lazım ki vahametini görüp, gelişimi yürekten istesin.

- Otobüste giderken yan koltukta müzik dinleyen arkadaş! Bana zorla sevmediğim müziği dinletiyorsun. Kırk beş dakika boyunca ruhumun gıdası olmayan müzikle kulaklarımı tırmıklıyorsun. Sevmiyorum bu tavrını! Duyabileceğin kadar açsana şunun sesini!!

- Sen sinemada susamayan teyze. Sen sadece bir teyze değilsin. Katlettin filmi. Şimdi evinde başka teyzelere film kötü dersen; Evet, haklısın. Film kötüydü ama sen daha kötüsün teyze!

- Ve sen telefon ışığıyla dikkat dağıtan sarışın hatun! Teknolojiyi kucaklayamadığın bir buçuk saatlik aralık hayatında boşluk yaratmaz. Yaşın genç umarım öğrenirsin.

Çok çemkirdiğimde kendimi yaşlı hissediyorum. Halbuki yola çıkalı çok olmadı. Şu sıralar hep öfkeli şeyler yazıyorum. Muayyen gün yaklaştı ondan sanırım.

Söylenmeye devam. Geçen yıl yorgun geçen bir iş günü sonrası, bildiğiniz ceset gibi dolaşırken eve dönmek için otobüse biniyorum. Yorgunluğumu kelimelerle anlatamam. Tansiyonum düşüyor, görüntüler gidiyor. Çok genciz ya kimse yer vermiyor haliyle. Çünkü genç dediğin, sarsılmaz kale gibi olmalıdır, sağlıklıdır, gençlere hele ki araçta onca orta yaş üstü insan varken kadın olanına yer verilmez. İnsanlar uyuyordur ya da çok kültürlü olanları kitap okuyordur. Oturanlar ayaktakilerle gözgöze gelmezler. Toplu taşıma araçları, Gizli Yolcu Yasaları - Madde 216 - Ayakta duranlara bakma. Yoklarmış gibi davran yoksa koltuk elden gider! Nedir bu koltuk sevdası anlamadım gitti?

Neyse sonuç malum. Bir sorun var bedende. Dur şunu yere savurayım da tansiyonunu normale çekeyim diyor beyin. Kendi başına yeterli akıllı organdır. Pek severim. Kararı veriyor. Otobüste yere kapaklanan genç kadın. Ayıldığımda bir koltuğa oturtulduğumu, kısmen daha iyi olduğumu hissediyorum.

Ara duraklardan biri binse. Bildiğin hödük çıksa. Yaşlı bir teyzeyi ayakta görse... Dönse bana önce... Hey sen! Utan gençliğinden, utan güzelliğinden! dese. Burada ayakta duran teyzeye yer verilmedi de neden sana verdiler dese. Adamın biri lafa karışsa, daha "Beyefendi bir saniye... Hanımefendi" diyerek konuyu anlatmaya çalışsa... O maganda çıksa... Vayy arkadaş, bir de hanımefendi oluyorlar bunlar dese... Dinlemeden uzatsa, hırlasa... Karşıdaki adam sinirlense, siz ne diyorsunuz beyefendi dese... Bir de bana ayak yapıyor diyen maganda, höytt diyerek adamın gırtalığını sıksa... Adam cinayete kurban gitse...

Bu bizim ülkemizde olmaz diyeniniz çıkar mı?

Ne kadarımız bu denli saf?

Uzak değil arkadaşlar inanın. İçimizde canavarlarla yaşıyoruz.

Denk düşmeyelim e mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder