30 Ekim 2009 Cuma

zeminimde kayma var

Sinpaş Grubu başkanı Avni Çelik, bugün NTV'de bir televizyon programına konuk olarak katıldı. Konut alacak yatırımcılara piyasaların gidişatı hakkında bilgiler verdi, Sinpaş'ın gelecekte yapacağı yatırımları anlattı. Bu esnada stratejik olarak yatırım yapmaktan kaçındıkları iki semtten bahsetti. Beylikdüzü ve Yakacık semtlerine Simpaş olarak yatırım yapmadıkları, zeminin gereken altyapı bakımında yeteri kadar güçlü bulunmadığını söyledi. Sunucu, yaşanacak depremle alakalı endişeleriniz mi var diye soracak oldu ki ustaca yanıtıyla Avni Bey diğer şirketlere saldırmadan iki cümleyle konuyu kapamayı başardı.

Sosyal sorumluluk bu duruşta gizli. Yalnızca yüz öğrenci okutarak ya da belli dönemlerde kampanyalarla vicdanı sızlatarak yakalanamayan bir duruş. Zemin kötü, insanları kollayalım, bari biz canlı canlı mezara sokmayalım insanları demedir.

Bu konu sürekli konuşulmasına rağmen herkes üstüne çarşaf serip kapatıyor nedense. Beylikdüzü'nde yükselen çok katlı konutlarla ilgili fikir ayrılıkları devam ederken, insanlar konut almayı sürdürüyor. Geçtiğimiz yıllarda toprakta kayma olduğu tespit edilmiş, bazı konutların tahliye edilmesi gündeme gelmişti. Medya reklam yatırımlarıyla çarkı döndürdüğü için reklamverenlerini kızdıramıyor. Bu nedenle firmaların olumsuz haberlerine yer veremiyor. Yakın zamanda bir deprem olup olmayacağını bilmiyoruz. Elbette olacak. Hafif sıyrıklarla atlatmayı umuyoruz ancak uzmanlar İstanbul'un bu defa ucuz kurtulamayacağını söylüyor. Kayıtsız kalıp, öncesinde ve her zaman yaptığımız gibi seyrederek sonradan hangi hakla konuşmalarımızı sürdürebiliriz? Yılan bize dokunana kadar kenarlarda susuşlarımıza devam edip, yıkımlar yaşandığında sahte gözyaşlarımızla yüzlerimizi yıkayacağız yine. Masum olduğumuza inanacağız.

Çözüm nedir peki? Aklıma gelen tek şey şu oluyor. TRT Reklam Departmanı'nde staj yaptığım dönemde güzel bir uygulama vardı. Bir reklamveren, reklamında herhangi bir iddiada bulunuyorsa bunu belgelendirmelerini istiyorlardı. Örneğin Avrupa'nın en hızlı otomobili benimki diyorsa, bunun değerlendirmesini yapan kurumdan belgeyi de reklam departmanına göndermesi gerekiyordu. Aksi takdirde bu iddiaya yer veremiyordunuz.

İnsanlar büyük gazetelerde yer alan ilanlara güvenip, yatırım amaçlı ya da yaşamak için konut seçerken, gazeteye duydukları güvenle hareket ediyor. Her gazete ya da televizyon, reklamda yer alan iddianın doğruluğu için belge istese ve sorumluluk bilinciyle hareket etse. İnanın bu çok zor düzene sokulacak bir uygulama değil. Zeminin sağlam olduğu ya da kullanılan malzemenin belli standartlarda olduğunu kanıtlayan belgelerle reklamlar yayınlandığında, güven ticaretini zedelemez. Böylece akı da karası ile ortaya çıkar.

Değil midir ki bu ülkenin çok ünlü sanatçıları, televizyonları zamanında bankerlere yöneltmişti halkı. Paraya para katma heveslisi, yatırım meraklısı bir ton insan mağdur olmuştu. Peki bunu nasıl başarmıştı bir reklam? "Biraz şundan, biraz bundan... aman hocam patlar, matlar... işte sonunda becerdi.... ben de güvenli bir yol seçtim... Banker Kastelli!" diyen reklam 2 dakika boyunca sürüyordu neredeyse. Dönemin neredeyse bütün ünlü oyuncularının hatırı sayılır paralarla oynadığı reklamlarda kimler yoktu ki; Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, Selma Güneri, Eşref Kolçak... Bu isimlerin reklamda yer alması onların sağlam ve güvenilirlik imajı ile firma arasında bağ kurulmasına neden olmuştu. Halk parasını akın akın bankerlere yatırırken malum sona doğru gittiklerinden habersizdi.

Güvenilir olmayan zemin, güvenlir olmayan adamlar; güvenli kabul edilen insanlarla ya da markalarla lanse edilirse sonuçlar felaket olur. Bunu herkesin düşünmesi gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder