21 Ekim 2009 Çarşamba

çıt çıt çıt çıt

Çok sevdiğim yazarın kitabının başında yer alan bir öyküyü anımsadım. Koyunlarını otlatan çobanın, bir koyununu kaybetmesi üzerine diğerlerini yalnız bırakıp kaybolanı aramasıyla ilgiliydi. Kalanlarla değil, gidenlerle ilgilendiğimizi anlatan güzel bir öykü. Hatta kutsal kitaplardan birinden alıntılanmıştı. Neyse. Nereden aklına geldi sorusunun cevabını vereyim.

Önümde duran koca kase çekirdek dolu. Diğer kasede ise çöpleri. Elim gaflete düşüp boşaltılmamış çekirdeği, çöplerin arasına düşürünce aklıma geldi. Çekirdek çöplerini deli gibi karıştırıp kaybolan bir adet çekirdeğimi ararken hayıflandım. Yan kasedeki onlarca çekirdek dururken neden bir adet pijamalının peşinden gidiyorum diye. Elbette bulamadım. Kutsal olan kaseye döndüm. Ama aklım diğerinde kaldı.

Hayatta çöplerin arasına atılmış kayıp bir çekirdeği aramakla geçmiyor mu diye düşündüm. Elimizdekinin kıymetini bilmiyoruz ne dersek diyelim. Yetinme duygumuzu bir şekilde geliştirmemiz lazım.

Çekirdek nasıl bir hastalıktır? Bırakılmıyor. Gittikçe acılaşıyor, yakıyor. Ama çok seviyoruz çekirdekleri.

Bit.

Tıp.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder