3 Mayıs 2012 Perşembe

Yeme me numa yeme me

Gün doğmadan yola düşüp, sırtındaki çantanın verdiği bel ağrısı yetmezmiş gibi koca arabadaki onlarca malzemeyi odaya taşıyorsun. Gün başlayacak ve yine bildik saçma telaşlarla akacak. Alternatif kelimesi anlamını yitirecek. Bunu bildiğinden kol saatine olan ilgiyi sıfırlayıp, bedenin gücü yitene kadar ilişkini üç noktalıyorsun. Gecenin ilerleyen saatlerinde gitme isteği tavan yapana kadar gözlerin ona yabancı.

Fabrika işçileri gibi yemek kuyruğuna geçip bir şeyler dolduruyorsun tabağına. Bir yandan gözleriyle seni tekmeleyen üçüncü reji asistanı eşliğinde afiyetsiz bir yemekle oynaşmaktasın. İştahın kabarık ya da durgun olsa da kendini zorlayıp bir iki lokma yemeye çalışıyorsun. Gün uzun olacak besbelli, enerji depolamak gerek. Derken yine aynı cümleleri duymaya başlıyorsun. Delirmek an meselesi..

(Dudak bükerek, sesli harfleri uzatarak okumanız gerekli ki durumun vahameti artsın)

- Yaaa bu ne biçim menemen. İçindeki domatesler neden böyle kocaman?
- Bunda tuhaf bir koku var. Ighhhh içinde tereyağı var sankiğğ
- Onu yiyecek misin sen? Geçen yine bunların yemeği gelmişti, için böyle nal kadar tel vardı. Yeme arkadaşım. Bozdu kendini bunlar da...

Bir de yeme onu, nasıl yiyorsun onuuuu cümleleri sıralanır ki eyvah eyvah!

Ben hep bu anlarda küfür etmek istiyorum işte arkadaşlar. Edemeyip devam ediyorum gözlerinin içine baka baka o ayrı. Ulan evinizde orada olan kahvaltılık malzemelerin hangisini bir anda sofrada gördünüz? Hadi gördünüz de salatanın kabuğuna kadar eleştirecek gücü sabahın köründe nereden buluyorsunuz? Onu da geçelim, nedendir bilmem edepsizlik sıralamamda daima üst sıralarda olan bir durum var ki; senin beğenmediğin yemeği o saniyede iştahla yiyen bir adam olabilir. Onun keyfini, zevkini neden bölüyorsun? Defol git yemezsen yeme! Şikayet etmek istiyorsan git ilgili yere et. Ama çatalında parça parça böldüğün o yemeğe ihtiyacı olan, belki keyif belki mecburiyetten o yemeği mideye indiren adama niye saygılı olmuyorsun.

Yemek işi zaten yeterince zor. En basiti annelerimiz bile her gün ne yemek pişirsem diye kara kara düşünebiliyorlar. Evdeki çocukların yeme zevkleri bile çoğu kez birbirine uymuyor. Biri soğan sevmez, öteki kızartma ister. Biri haşlamaya sevdalı. Düşünsenize en az elli aç karnı doyurmanız gerek ve her birinin mide mastürbasyonunu da tamamlamanız! Bir insanı memnun etmek ne kadar güç, varın gerisini siz düşünün.

Bu konuyu neden bu kadar sorun ettiğime gelince; okulda da buna benzer durumlar yaşamışlığım var. Öğle arasında birileri köfte ekmek yerken ben simit yerdim. Köfteyi her gün yiyen öğrencilerden değildik anlayacağınız. Bir de bu olay Sultanahmet'te geçiyor diyelim de tam olsun. Köfte mübarek bir şeydir oralarda:) Genelde aptal bir kız aradan çıkıp 'yaaa sen onla nasıl doyacaksın? Hem susamları kıllı elleriyle atıyormuş adamlar. O fırından bişiiey yenmez...' sanki usta köfteyi steril eldivenlerle yoğuruyordu. Taşaklarına sürse nereden bileceksin der bende onun iştahını kapatmak için elimden geleni yapardım. Klasik ergen buhranları ve tipik tepkiler.

Koşun abi kız kavgasııı diye eklersek tam olur:)

Simit ayranla geçen lise yılları, üniversite yollarında yerini dürüme bırakmıştı. Ama birileri hala aynı telaşlı kafadaydı. Yemeğe müdahale edip, dünyaları kurtarıyorlardı sanki. Sanki bize giren, onlardan çıkıyordu. Telaşlarını yine anlayamıyordum... Fonda gazoz müziği çalar gibiydi...

- Abi iki buçuk liraya dürüm mü olur? Etin kilosu kaç para? Kesin içine başka şey koyuyordur! Yoksa dükkan batar.

İçinize dürüm kaçsa bu kadar söylenmezsiniz arkadaş! Nedir bu yenilenin, içilenin takip edildiği ufak hesap hali?

O nedenle kanaatimce dost başa düşman ayağa bakar sözü tamamen literatürümüzden kalkmalıdır.
Çünkü düşman yemeğe göz dikmiş durumdadır.

Naçizane önerim şudur. Elbetteki bazı yemek iğrençtir. Bozuk çıkar, içinden kıl çıkar. Ha kadın çıksa yine bu kadar hadise yaratılmamalıdır. Usulca, efendi gibi tabağını bırakıp kalkarsın. İnsanlar sorarsa tadını nasıl buldun diye o zaman Ayşe Beder kıvamındaki yorumlarına elbette saygı duyacak birileri çıkar.

İşte o zaman cansın, canansın.


Afiyet şeker olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder