7 Kasım 2010 Pazar

Helva Yapsana!!


Para üstü olarak sakız veren bakkala, tavuk sosu veren kasap katılmıştı. Esnaflar Birliği Örgütü, son toplantılarında esnaflara bu öğüdü vermiş olabilir miydi? "Para üstü olarak verdiğiniz her tavuk sosu, sakız veyahut 10 ila 50 kuruş arası ürün, gün sonunda size asgari 10 TL'lik gelir sağlar." Mantıksız değildi. Kimse sakız ya da tavuk sosunu geri çevirip kuruşunun hesabını yapmıyordu. Ya da gazetelerde şöyle haberlere hiç rastlanmamıştı;

"Para üstü olarak verilen sakızı bakkalın suratına fırlatan genç, dükkanı yağmaladı. Nöbetçi mahalle delikanlıları tarafından mahalle kahvesinde ifadesi alınan genç olayı şöyle anlattı; Bakkaldan sigara almaya gitmiştim. Bir keresinde 50 kuruş eksik diye sigara vermemişti. O günden beri kıldım kendisine. Sigaramı aldım. O da ne? Bozuk para kalmamış dedi sırıtarak. Elime beş adet falım ciklet tutuşturdu. Dişlerinde sarı lekeler var evlat. Sakız çiğne rengi açılır dediğinde çılgına döndüm. Ses çıkarmadan kenara geçtim. Beşini birden ağzıma doluşturup, yumuşayana kadar çiğnedim. Sonra da fırlattım işte"

Ya da...

"Geri alamayacağını anladığı 50 kuruş için Hayal Et Kasabı'nın sahibi Murtaza Hakbilir'den 50 kuruşluk kıyma çekmesini talep eden E.S. adlı genç kadın dehşet saçtı. Her gün bir yerlerde zorla satılan 50 kuruşluk malların yıl sonunda aile bütçesine derin darbeler indirdiğini iddia eden çılgın kadın..."

Neyse... Kimse ses çıkarmadığına, tüketici hakları konusunda bilgi sahibi olmadığına göre Esnaf Birliği Örgütü'nün yeni öğüdünü dinlemek yerindeydi. Küçük esnafı kurtarmak ve yaşamını sürdürmesini sağlamak bu küçük hesaplara bağlıydı.

Sinsice oyuna getirildiğimizi anlıyorduk ancak sesimizi çıkaramıyorduk. Kuruşun hesabını yapan cimri müşteri sıfatıyla adlandırılma korkusuyla yaşar olmuştuk. Raflar tavuk sosuyla... Ceplerimiz sakızla dolar olmuştu. Ama bunun kuru neyi yoktu. Sevgilinize kur yaparken ağzınız akmasın kokmasın diye kötü anların engelleyicileri işlevini görüyorlardı.

Cengaver bir müşteri bir gün bakkaldan içeri girdi. Dilediğince alışverişini yaptı. Sıra ödemeye gelince, yıl boyunca cebinde biriktirdiği sakızları, bakkalın tezgahına çıkarıp saymaya başladı. Her biri 10 kuruş olarak hesaplanınca toplam 82 adet sakızdan 8.20 TL'lik bakiye elde ediliyordu. "Al bakkal efendi. Bu senin diyetin!" diye haykırdı cengaver kadın. Bakkal utanç içinde boyun büktü. Bir daha kimseye zorla sakız vermeyeceğine and içti. "Var evine git yiğit müşteri. Sakızlar da hediyem olsun" buyurdu.

Olay tüm ülke çapında büyük yankı uyandırdı. Mahalle teyzelerinden memleketteki akrabalara, komşu kadınlardan, köy kahvehanelerine yayıldı. Yurdun dört bir yanında sevinçle haykıran tüketicilerin çığlıklarını duyar olmuştuk. Alışveriş yapmaya giderken kılıçlarımızı kuşanır olduk. Kenarda biriktirdiğimiz kötü gün bozukluklarıyla hesabımızı küsüratıyla kapatıyorduk. Çocuklar gibi şendik müşteri tayfası olarak. Esnaf birliğinin örgütü olursa, müşteriler de kumbaralarına yaslanırdı... Bozuk para çıkışmayınca üstünü sakızla ya da tavuk sosuyla ya da da cebimizde ne varsa tamamlamaya çalışıyorduk. Sonunda elbirliğiyle ülkeden bir sorunu kovmuştuk. Hatasını anlayan uyanık esnaf ticareti ahlakıyla yapar oldu.

Hayatımızdaki tek eksiklik sakızlardan çıkan ucuz hayal fallarını okuyamayıp, kafalarımızı bulandıramayışımızdı. Çok merak eden olursa, gönül rızasıyla sakızını ücretini ödeyerek satın alıyor, çiğniyor, fallanıyordu. Hayat tüm zorluklara rağmen billur gibi akıp gidiyorudu.

Günler geçiyor, sinsi oyunlarına devam eden örgütler, birlikler kimlik değiştiriyordu. Şifacı bacılar yok olmuş, alimler zalim olmuştu. Gökten üç al elma düşmüş, üçü de oracıkta çürümüştü...

İnsan bedeni eskiyordu. Marazlanıyordu. Hastane yoluna düştükten sonra bedeni iyi edecek ilaçları almak için eczaneye koşuşturduk. Bozukluklarımızı evde unutmuştuk telaşımızdan ama önemi yoktu. Eczacı okumuş adam ya da kadındı. Küçük hesaplarını büyükmüş gibi gösterirdi.

Şifamızı alalım dedik. Para üstü yine üstümüze üstümüze geldi. Kasada bozuk eksiği vardı. İnci gibi dişleriyle esnaf gülüyüşü sergileyen şirin kadın "Bu da bizden olsun. Para üstü çıkışmadı." dedi ve iki adet aspirini poşedin içine savurdu.

Karnım ağrıyordu. Konuşamamıştım. Şunları demek istedim. Hasta olmasaydım da söyleyemezdim gerçi. Ne Kayseri'liydim ne de 50 kuruş için hakkını arayacak insan modeliydim. Cebimde bir sakızım bile yoktu. Vahtım, yazık insandım. Bir kere " Bu da bizden" ne demek oluyor kardeşim? Lütuf mu bu? 50 kuruşun karşılığı olarak iki adet aspirin verdin. İlaç ulan bu! İlaç!! Belki o akşam karnım şiddetle ağrıyacak ve ben o ilacı alacağım. Hadi daha kötü oldum. Gece ameliyata almaları gerekti. Baygındım. Bilincim kapalıydı. Anneme sordular; "Aspirin kullandı mı?" diye. Bizim evde Aspirin yok. Annem de yok almamıştır dese... Şimdi fazla takıntı ediyorsun diyeniniz de çıkar ancak arkadaşım Aspirin kullandığı için ameliyat tarihi erteleneni biliyorum. Tamam kolay ulaşılabilir bir ilaç, şifası da fiyatına göre bolca olabilir ama bu sakız değil, tavuk sosu değil. İlaç ulan!! İlaç!

Tamam 2 adet Aspirin'den bu olur mu demeyin. Bunlar yan etkileriymiş;

(Vikipedi'den alıntıdır)

Asetilsalisilik asidin en sık görülen yan etkisi sindirim sistemi üzerinedir. Doza bağımlı olarak gastrointestinal hemoraji, ülserasyon, tinnitus, vertigo, geçici işitme kaybı, kanama zamanının uzaması ve nadiren lökopeni, trombositopeni, plazma demir konsantrasyonunda düşme görülebilir. Ayrıca nadir olgularda aşırı duyarlılık reaksiyonları olarak kaşıntı, ürtiker, anjiyonörotik ödem, astma ve anafilaksi görülebilir.

UYARILAR

Astma, nazal polip veya nazal allerjisi olanlarda dikkatle kullanılmalıdır. Uzun süre ve yüksek dozda kullanımında ılımlı bir salisilat intoksikasyonu görülse de, dozun azaltılmasıyla kaybolur. Salisilatlar tiroid fonksiyon testlerini değiştirebilir. Karaciğer harabiyeti olanlarda, ayrıca cerrahi müdahale geçirecek kişilerde dikkatle kullanılmalıdır. Gebelerde kullanım güvenliği kanıtlanmadığından önerilmez. Süt veren annelerde kullanılmamalıdır.

Alnımızda ne yazıyorsa o. Bundan böyle susup oturuyorum. Esnaf amcalarım; bakkal, manav, kasap artık ne verse kârdır der geçiyorum. En azından sakızın benim bildiğim bir yan etkisi yok. Dolgu dönemi gelen diş olur arasına kaçarsa bilemem. Diğer tarafla çiğneyin kardeşim.

Benim memurum, eczacım, esnafım işini bilir. Varın gerisini siz söyleyin.

- Zaman itibariyle bugün pazar! Para üstü ilaç olayı yaklaşık iki ay önce Ankara'da gerçekleşti. Neden şimdi yazdığıma gelince; karnım ağrıyor da ilaç kutusunda iki adet Aspirin buldum. Bizim evde Aspirin olmazdı diye düşünürken aklıma geldi.

Bir de şu. Bir şarkı vardı hani. Bakkal Amca, Bakkal Amca... E ne var?.... Unun var mi, şekerin var mi? E helva yapsana diye soruyordu bir müşteri görünümlü Mahmut Tuncer. O ne kadar saçma bir talepti?? Esnaf kardeşlerimize yüklenen görevleri de düşünmeli, haklarını savunmalıydık o zamanlar. Bir esnaf nesli o şarkılarla büyüdü, müşteri daima haklıdır, ne talep etse hakkıdır diyerek piknik tüplerle helva yapar olmuşlardı. Çıldırttılar esnafı ondan böyleler şimdi. Ah gidinin zamanları... Haklar ufak ufak gitmeden peşinden koşulmalı. İpin ucu kaçtığında sesiniz çıksa da gürültüden başka bir şey sağlanamıyor.

Merak edenler için o talepkâr şarkı şuradadır efendim;
http://www.youtube.com/watch?v=cO6orXdQPi8

Bir klibi vardı bakkal amcanın oynadığı ama onu çok arayamadım. İlginizi çekerse bir hamlede bulmaya gayret ediniz.

Hepsi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder