26 Mart 2010 Cuma

Bir cinayet planı - Bölüm I


İçerden gelen sesleri dinlemeye devam etti. Yere büyük bir gürültüyle düşen ahşabın sesini duyunca irkildi. Girip müdahale etmek gerekiyor mu diye düşündü hızlıca. Herkes üstüne düşeni yapacaktı. Öyle anlaşmışlardı başta. Aksilik olmadıkça bir şey yapmayacaktı. Elleri üşüdüğü için korunaklı bir yer aradı. Ceplerine soktu ellerini. Soğuk metali hissettiğinde içini korku kapladı. Yaptığı şeyi uzun uzadıya sorgulamadan gelmişti buraya. Jarantomanu ona sadece keskin bir bıçak alıp gelmesini, ne duyarsa duysun, kim gelirse gelsin, o aramadan kapının önünden ayrılmamasını söylemişti. Hava gittikçe soğuyordu. Beklemeye devam etti.

Seslere odaklandı. İçeride neler oluyordu acaba? Birinin acı çektiği belliydi. Tiz bir inilti duyuluyordu şimdi. Bu kadar kötü biri değilim diye düşünüyordu ama diğer yandan duyduğu zevki tarif edemiyordu. Kapının eşiğinden süzülen ışığa baktı. Siyah kabuklu büyükçe bir böcek dışarı kaçmaya hazırlanıyordu. Seyretmekten sıkılmıştı işte. Küçükken beslediği minik örümceği geldi aklına. Tüylü bacaklarını görmek onu büyülüyordu. Cebinden ufak bir kavanoz çıkartıp yere çömeldi. Böcek de onu farketmiş olacak, hızlıca geri kaçtı. Ağlamaya başladı. "Böcekler bile benden kaçıyor. Onları ne kadar sevdiğimi anlatmanın bir yolu olmalı. En iyisi onların dilini öğrenmeye çalışmak. Ama ayaklı sürüngenlerin arasındayken onları anlamak gerçekten zor." diye düşündü. Derken birden kapı açıldı. Huregana korkudan yere düştü. Elinden kavanozunu düşürdü. Sadece kırılan camın sesi duyuluyordu. İçerideki ses tamamen susturulmuştu. Jarantomanu öfkeyle bağırmaya başladı:

" Seni sersem! Sana bir bıçak almanı söylemiştim. Testislerini kesip o kavanoza mı doldurmamı istiyorsun?"

" Kırıldı Jaro. Yeni bir tane alalım lütfen!"

" Tamam alırız. Şimdi içeri gir ve sana söylediklerimi yap. Şu fotoğraf makinasını alıp önce içerdekileri çek. Sonra evi ateşe ver."

Huregana masanın üzerinde duran çakmağı alıp oynamaya başladı. Yatağın üzerindeki kadını görünce aklına annesi geldi. O da mor rengi çok severdi. Huregana'nın yüzünü hep bu renge boyarlardı. Gerçi boyama yaparken yüzü çok acıyordu ama annesi onu öyle görünce çok mutlu oluyordu. Bazen kırmızı renklere boyuyorlardı yüzlerini ama favorileri mordu. Fotoğrafın bir kopyasını da annesine götürmeyi düşündü. Yıldönümü yaklaşıyordu. Bundan daha iyi bir hediye veremezdi annesine. Mezarın kenarına bırakılmak üzere mor yüzlü çıplak kadının fotoğrafından bir kopya alınacak diye not aldı defterine. Jarantomanu kapının önünde sigarasını içiyordu. Hızlı olması gerektiğini hissetti. Tekrar azar işitmekten korkuyordu. Aslında Jaro'dan daima çok korkmuştu.

Yatağın üzerinde duran çırılçıplak kadının, buzdolabının kapağına sıkışmış adamın ve yerde duran bavulların fotoğraflarını çekti. Neden burada olduklarını hala anlamamıştı. Anlaması da gerekmiyordu. Jarantomanu işleriyle ilgili ona açıklama yapmazdı. Sadece ona alması gerekenleri söyler, iş bittikten sonra yapacaklarını anlatırdı. Eğer hata yapmazsa bağırmıyordu da. Fotoğrafları düzgün çekersem beni ödüllendirir diye düşündü. Sigarasını bitirmek üzere olan patronuna da sürpriz yapmayı akıl etti ve ona belli etmeden deklanşöre bastı. Sırtında flaş patlayınca Jarantomanu hiddetle döndü:

" Gerizekalı herif. Sen neyi çektin öyle?"

" Kapının kenarına sıçramış kırmızılıkları Jaro. Sen içerdeki önemli gördüğün şeyleri çek demiştin."

" Tamam bu kadarı yeter. Hemen dediğimi yap. Zamanımız kalmadı. Bizi bekliyorlar."

" Tamam."

Jarantomanu yerde duran bidonu aldı ve kapağını açtı. Eşyalar ıslanmaya başlamıştı. Huregana gülümsemeye başladı. Az önce içeri kaçan minik dostu masanın üzerinde duran elmalı kurabiyelerin tadına bakıyordu. Yavaşça yaklaşıp ona dokundu. Avucunu sıkıca kapattı. Yere dökülen gazın kokusu Huregana'nın gözlerini acıtmaya başladı. Nefes alamıyordu. Krizin gelmek üzere olduğunu anlayan Jarantomanu ayağıyla onu dışarı itiledi. Cebinden ilacı çıkarıp kucağına fırlattı.

" Çabuk aşağıya in. Senin gibi aygırı taşıyamam bir de!"

Nefes almakta güçlük çekiyordu. İlacı kucağından alıp, derin bir nefes çekti.

" Ama Jaro, seni yalnız bırakamam."

" Sanki bir işe yarıyormuş gibi konuşma. Arabaya git ve motoru çalıştır. Yoksa seni de yakacağım pis herif."

" Peki, Jaro."

Huregana merdivenlerden sendeleyerek inerken çıtırdamaya başlayan ahşabın sesini duyuyordu bu kez. Ama şimdi yalnız değildi. Küçük siyah böceğini de yanına almıştı. Bu görev herkesten çok onun için karlı görünüyordu.

* * *

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder