11 Mayıs 2009 Pazartesi

bir derdim var

Bazıları için sorunsuz ve sıkıntısız ilerleyen zaman, kimileri için kaygı ve endişe taşıyan anlara dönüşebiliyor. İçinizde taşıdığınız derin hüzünleriniz olduğunda daha da geçmez oluyor, boğuyor ve yıkıcılaşıyor.

Son dönemde yaşanan olaylara karşı kayıtsız bir tutum sergilemeye karar verdim. Gazetelerde yer alan haberler taraflı ve etikten uzakken, televizyonun haberlere yaptığı eklentiler (dramatik müzikler, kişisel yorumlar) insanın haber alma özgürlüğünü kısıtlarken yapılabilecek başka bir şey yok gibi görünüyor. Çözümsüz cinayet haberleri, hükümetin türlü hilekarlıkları, muhalefetin elinden şekeri alınmış çocuk gibi yalnızca ağlaması ve çözüm üretememesi, şiddete karşı çıktığını iddia ederken psikolojik şiddeti körükleyen medya canavarları, yapabilitesi düşük kişilerin ufak hamlelerle dünyanın parasını cebe cukkalayıp varlık içinde yüzmeleri, aç insanların dramı... Üçüncü sayfa haberleri vardı bir ara. Şimdi üçüncü sayfa konseptli onlarca gazete var. Sınırlı alandan genele yayılanlarla iç içe yaşıyoruz.

Medyanın samimiyetsizliğini göz önüne seren onlarca örnek var. Geçtiğimiz aylarda malzeme bulmanın heyecanıyla üstüne gittikleri, mutlak çözüm bulunmadan davalarından vazgeçmeyeceklerini söylerek demogojinin katsayılarından prim elde edenler, her zamanki sessizlikleriyle köşelerinde yeni malzeme arayışındalar. Tuzla tersanelerinde şu an tüm koşullar işçi sağlığını ve güvenliğini gözetecek koşullarda mıdır? İlla bir konu hakkkında yazı yazabilmek için bir kişinin daha vefat etmesini beklemek mi gerekir? Haber yapabilmek için arkada ağlayan eşlerin ve çocukların olması şart mıdır? Breave heart çalamadan haber yapamıyor musunuz?

Yolum bir nedenden ötürü tuzla tershanelerine düştü ve yaklaşık 14 saat orada kalmak durumundaydım. Dev gemileri, çocukluğumdan kalan maketleri birleştirdiğim gibi yapıyorlardı işçiler. Gemilerden birinin üzerine çıkıyorsunuz. 15 metre yüksekliktesiniz. Sizi düşmekten kurtaracak tek güvenlik önlemi sınıra gerilmiş çelik bir halattan ibaret. O da boyunuz uzunsa dizüstü hizasında. Olur ya hani başınız döner, tansiyonunuz düşer, gözünüz kararır. Tutunamazsanız güle güle... Güvenlik için yazılan yazıların çoğu arabesk yazılarla örtülü. İşçiler ölümü kabullenmiş gibi şarkılarla ağıtlarını şimdiden yakar haldeler. Çalışmaktan yorulmuş kocaman iri elleri görünce utanıyorum. Kimbilir kaç para için canhıraş mücaadele eden yorgun kuru elleri değer görmezken, elleri öpülen kremli magazin parmaklarını düşünüyorum.

Ben durduğum yerde utanç içinde olanları izlemekten öteye geçemeyen bir türk genciyim. Kendi içimde, çevremde etkili olabildiğimce anlatmak ve bilinçlendirmeye çalışmak da ukalalığımdan öteye geçemiyor. Olaylara tarafsız baktığınızda dinlenmiyorsunuz. Öyle bir bilinç oluşmuş ki insanlarda eğer onlarla hemfikir değilseniz sizin söylediklerinizi öteliyorlar. Düşüncede çeşitlilikten yoksun, koyun sürüleri gibi yaşamaya alışmış bir bütün olmaya devam ediyoruz. Sürüden ayrılanları kurtlara teslim ediyoruz.

sonra devam edelim... sıkıldım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder