23 Şubat 2010 Salı

siyah zeytin ve az ısırılmış bir dilim ekmek


Otobüs seyir halindeyken, elimdeki kitabı okumaya çalışıyorum. Kelimeler beynimi bir hayli zorluyor. Geceki uykusuzluğun acısını gözlerden çıkarma halleri. Yorgun hissetmeliyim ama yalnızca gözlerim çekiyor acısını. Depoda kayıt ya da algılama sorunu olsa gerek başa döne döne okuyorum cümleleri. Bir anda yeter noktasına gelip kapatıyorum kitabı. Esteban çiftliğe geri döndü nasılsa. Bir süre daha orda kalacak belli ki. O oradayken ben gerçekliğe dönüyorum. Camdan dışarı bakıp, yüzlerce kez gördüğüm manzarayı tekrar izliyorum. Otobüste tuhaf bir durum yok. Şoför gayet efendice. Küfürsüz kullanıyor otobüsü. Muavin desen o da gazetesine gömülmüş.

Birden nereden geldiği belli olmayan bir koku doğuyor. Yıllar öncesinden, en güzel günlerden. Hani beslenme çantasının içinde unutulan az ısırılmış bir dilim ekmekle, iki adet zeytinin birleşip oluşturduğu koku. Öğretmen görmeden gizlice çantaya geri tıkıştırılmış beslenmenin, çantadan aldığı intikamın kokusu. Üzerinde ninja kaplumbağaların resmi olan plastik kabın içinde, kendini iyice salmış zeytini göresim geldi. Derin bir özlemle doldu beden. İlkokul günleri ne güzeldi dedim. Sanki yetmiş yaşındaymışım gibi çocukluğumu andım.

Ey güzeller güzeli siyah zeytin ve az ısırılmış bir dilim ekmek!
Özlüyorum sizi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder