8 Haziran 2009 Pazartesi

bir ricam olacak ey tarih!

Herşey bir kilo başladı. An be an genişleyen nesnelerin adının ne olduğu çok önemlidir ya. Bunun artması ya da eksilmesi ızdırap yaratıyordu. Misal verelim. Paranın hacminin artması mutluluk verir. Dişinin göğsünün ergenlik hamleleri ve hormon işbirliğiyle büyümesi de cinsel hazzı artırır. Gecekondu mahallesinde yaşarken taşınılan apartman dairesinin ferah ve geniş salonu huzur verir. Genişlik belli ölçülerde, muazzam oranları barındırdığında serotonini de katsayılarında gezinmeye zorlar. Fakat bu artış, bu büyüme, ruhun yakalanılabilirlik oranını geriye götürüyordu. Bedeni kaplayan yağların artışı ile ruh küçülmüş, görünmez olmuştu. Bedenlerimizle karşılanır, kas oranlarımız düşükse uğurlanır olmuştuk.

Herşeyin bir öncesinin başlangıcına gidersek sorunun kaynağını bulabiliriz belki de. Uzunca süre işsiz kaldığım için; daha çok kişiye derdimi anlatıyor, yol parası bulamadığım için daha çok yürüyor, cebimde yeşil sayısı az olduğu için seyyar tezgahlarda satılan yükte ağır protein oranında hafif gıdalarla daha haşır neşir oluyordum. Stres insanı yer bitirir derler. Ne güzel eylerler! Sevgiliye sunulan imkanlar hava atma oranı bakımından düşük seviyelerde kaldığı için, bir de kadın kelimeleri ile arkadaş olan sol kulağım daha çok yoruluyordu. Vücut, doğaya salınmış. Normal yollarla sağlıklı varlığını ve görüntüsünü koruyordu. Ruh şişmanlıyordu. Hırpalanıyordu, eziliyordu. Beden mankenlere taş çıkaracak biçimde, baklava üçgeninin en muazzam oranlarındaydı. Dışarıdan rock&roll yapan etin, içi ağlıyordu...

Onu öldürmek istememiştim. Ama öldü. Asi ruhumu bir kenara bırakmalı ve dokuz ila altı saatleri arası bedenimi asgari ücret karşılığında işverenlere sunmalıydım. Sigorta ile desteklendiğim için bir nevi kamunun malıydım. Cebimdeki kağıdın hacmi arttıkça tüm evren şekil değiştirdi. Artık iş toplantıları, brunchlar, ofis arası gel gitler bedene depo edilen yağ oranına durmadan torpil geçiyordu.

Bir zaman sonra başlayan şey sonlanmayı bilemedi. Arttı, çarpanlarına ayrılamadı, karakök hesaplamalarına yanıt veremez oldu. 70'li yılların tatlı heyecanı yerini 80'lerin asiliğine bıraktı. 90'ların içi boş ama şişkin duran espiri anlayışına benzedi bünye. Umursamadı. Baklavayı bırakıp şöbiyete indi. En çok seksenleri özlemem ondan. Ne şiş yansın ne kabap modundaydım en azından...

Şimdi yıl 2009... Bir kilo ile başlayan kız tavlama gerileme turnuvasında sonuncuyum. Anca biri gelecek de kavun karakterine verdiği önemi gösterecek. Anlayacak, koklayacak, yoklayacak.

Peyh, heyhhh

Herşey bir kilo ile eski haline dönsün. Rica edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder